Çok iyi başlayan aşklar var, sevdalar var. Ama kısa bir süre sonra bu ilişkilerin pek çoğunun hayal kırıklığı ile sonlandığını görüyorsunuz. Neden?
Aşkın “imkansız” olduğunu hepimiz bir şekilde öğreniyoruz. Ya şarkılardan ya şiirlerden veya yaşayarak.
Eş seçimi yaparken kimi insanlar alt benliklerini (id) ön plana çıkarır ve cinsel çekiciliği çok önemserler. Kaslı vücutlar, kıvrımlı kalçalar, dar kalçalar, uzun bacaklar vs.
Kimileri üst-benliklerini ön plana çıkarır (süperego) .Birlikte olacağı insanın toplumsal konumu, ahlaki tutumu, adil ve kibar mı, sosyal ortamlarda nasıl? gibi özellikleri önemserler.
Kimileri de benliklerini önemser, bencil (egoist) davranırlar. Birlikte olacakları insan zengin mi? Olanakları olan bir insan mı? Doyuma odaklanmış akıl bu kişilerde ön plana çıkar.
F. Scott Fitzgerald (Muhteşem Gatsby nin yazarı) bir öyküsünde*** farklı seçim yapan iki çifti karşılaştırmıştır.
Birinci çift, sosyal konumları ve sosyal beklentileri birbirine çok uygun olduğu için birbirlerini seçmişlerdir. Kadın da adam da spor klüplerine üyedir. Şehrin seçkin çevrelerine birlikte girip çıkarlar.
İkinci çiftteki adam ise entelektüel biri ve müzisyen olmasına rağmen işlerini yaptıracağı ve kültürel paylaşımın az olduğu bir kadını tercih etmiştir. Eve gelenler adamın karısını “temizlikçi kadın” zannederler.
Fitzgerald bu ilişkileri ilginç bir şekilde irdeler. Birinci çiftin ilişkisi giderek anlaşmazlıklar ve tartışmalarla bozulurken, ikinci çiftin ilişkisi uyum içinde devam eder.